Yamanlar, Kekova Ölü Deniz’de rastladıkları çok lüks bir yatın resmini çekmek istediklerinde şiddetle engellenirler. Bu olay sırasında duyulan bir eko onların tehlikede oluğunu uyarır.
Yamanlar bu ekonun bir fenomen olacağını düşünmektedirler ama yörenin balıkçıları bu ekolara Batık Kentin Cadısı demekte, ne zaman bu eko duyulsa balıkçıların başına olmadık kazaların geldiği inancındadırlar.
Örneğin, vurgun yediği için çolak kalan vurguncu denilen süngerci, diğeri bomba ile avlanırken zamansız patlayan bombanın kolunu kopardığı balıkçı reisinin, cadının kurbanları olduğu inancı vardır.
Yamanlar söylencenin gizemini çözmek için, cadının yaşadığını düşündükleri bir adanın harabelerine çıktıklarında motorları kaybolur. Yaman motoru bulur fakat bu kez de Halası Güniz kayıplardadır. Genç kadını bulduklarında hafıza kaybı geçirdiği anlaşılır.
Yardıma gelen yatın tayfaları olan Vurguncu ve Bombacı Reisleri ile Güniz’i, yatta bulunan doktora götürürler. Yatın konukları olan, bir Fransız yazar, bir İspanyol kontesi ve dostu ile İtalyan bir arkeolog ve yat sahibi, Güniz’le yakınan ilgilenirler.
Fakat olup biten her şeyi görüp izlemiş gibi Cadı’nın sesi yeniden duyulur. Bu yakın ilginin ardında büyük bir tehlike Yamanları beklemektedir.
Bu uyarıya karşılık yatın sakinleri cadının sesini kesmek için sözde bir Cadı Avı başlatırlar.
Av aslına yat sakinlerinin gizemini çözen Yamanlar için planlanmış bir suikasttır.
Yamanlar bu tuzaktan kurtulup, sakin sularda dolaşan yat sakinlerinin beklentisinin esrarını çözebilecekler mi?
Batık Kentin Cadısı bir fenomen mi? Yoksa suçluları cezalandıran bir infazcı mı?